Cinque Terre – İtalyan Rivierası’nda 2 Gün

Lucca‘dan çıktıktan yaklaşık iki saat sonra La Spezia‘dayız. Tam anlamıyla bir liman şehri. Hava kararıyor ve biz çok yorgunuz. İçimizden geçen aslında bir şehir turu yapmak ama Cinque Terre‘ye bu kadar yakın olmak içimizi kıpır kıpır yapıyor, o rengarenk evleri güzel denizi görmek için sabırsızlanıyoruz.

Italyanca beş tepe anlamına gelen Cinque Terre, büyüleyici İtalyan Rivierası’nda, Liguria Bölgesi’nde konumlanmış, aynı zamanda Cenova, Pisa, Milano ve Floransa gibi büyük şehirlere yakın. UNESCO Dünya Mirası olarak korunan bölgedeki beş kasaba, kuzeyden güneye sırayla Monterosso al Mare, Vernazza, Corniglia, Manarola ve Riomaggiore. Biz La Spezia‘dan yani güneyden geldiğimiz için ters sıralamayla gezdik. Burası aynı zamanda Milli Park içerisinde yer alıyor ve neredeyse hiç bozulmamış olsa da son yıllarda kaldırabileceğinden fazla sayıda turist çekmesi nedeniyle değişebileceği endişesi barındırıyor. Yaklaşık olarak yılda 2.5 milyon kişi ziyaret ediyor bölgeyi!

Cinque Terre resmedilmeye değer koyların, dolambaçlı uçurum yollarının, hoş pastel tonlarında boyanmış evlerin ve teraslı bağların panoramik manzaralarını sunan nefes kesen bir rota vaat ediyor. Biz tam 2 gün ayırdık, günübirlik bir tur olabilir mi diye sorarsanız doğru bir zamanlamayla, çünkü bazen trenler saatte bir, evet yapabilirsiniz derim. Tren Italya genelinde benim çok sevdiğim bir ulaşım aracı, Trenitalia sayfası karışık değil ve bilet almak çok kolay, Cinque Terre biletleri A-B-C olarak üç farklı kategoriye ayrılmış. Kategoriler sezona, yoğun gün ve saatlere göre değişiyor ve buna göre bilet fiyatları artıp azalıyor. 2024 yılı itibariyle en düşük bilet 5€, en yüksek bilet 10€, 75 dk geçerli. Tren dışında alternatif ulaşım aracı ise Cinque Terre Feribotu. La Spezia’dan Levanto’ya, Portovenere, Riomaggiore, Manarola, Vernazza ve Monterosso üzerinden bağlantı sağlayan feribota atlayarak denizden bu harika kasabalara ulaşım sağlayabilirsiniz. Sadece unutmayın Corniglia’nın bot erişimi yok. Gün içinde sınırsız kullanımlı feribot bileti 41€, saat 14:00 sonrası alırsanız 28€, çocuk 15€. Detayları buradan inceleyebilirsiniz.

1. Gün

Riomaggiore

Riomaggiore benim şimdiye kadar gördüğüm en romantik yer olabilir. Arabamızı yukarı park yerine bırakıp başlıyoruz aşağı doğru yürümeye. İtalya’nın genelinde olduğu gibi, arabanızı aklınıza esen heryere koyamıyorsunuz. Amacımız geceyi burada geçirmek.

Çok güzel. Fotoğraflardaki kadar hatta daha da çok güzel! Sarp kayalıkların üzerine kurulmuş rengarenk evler sokak lambalarının loş ışığında masal gibi. Herşey çok güzel ve biliyoruz ki sabah olduğunda daha da güzel olacak.

Hava kapalı, yağmurlu. Tek dileğimiz sabah güneşli bir gökyüzüne uyanmak. Evet artık uyumalıyız ama gelin görün ki istediğimiz şekilde bir otel bulamıyoruz. Neyse, sabaha kalmış şurada 3-5 saat diyor, arabamıza binip Riomaggiore‘ye inmeden tepede gördüğümüz fiyat performas oteline attık kendimizi.  İlk bakışta oda güzel, kocaman pencereleri açınca deniz karşımızda ama odaya ulaşmak için epey basamak iniyorsunuz ve odanın içinde müthiş bir rutubet var. Neyse ki o kadar yorgunuz ki hemen diye uyuyabildik, uyanır uyanmaz da erkenden kendimizi dışarı attık.

Yerel bir fırından taze focaccia ve espresso alıp marinada köyün uyanışını izledik. Sonrasında köyde sakin bir yürüyüş yaparak canlı atmosferi ve pitoresk manzaraları içimize çektik. Sabah güneşi ışıl ışıl içimizi ısıtırken, rengarenk evleri, muhteşem güzellikte doğası, üzüm bağları, masmavi denizi ile Cinque Terre bizi büyülüyor.

Devam etmeden bir not ekleyim, bence Riomaggiore Cinque Terre için harika bir baz lokasyon. Eğer biz güzel bir yer bulabilseydik, burada kalırdık iki gece de. Bir dahaki gelişimiz için not bu güzel airbnb, Marina’nın Evi.

Manarola

Riomaggiore‘de konuştuğumuz otopark görevlisi ‘bölgeyi gezmenin en mantıklı yolu arabanızı Manarola‘ya park etmek ve oradan trenle diğerlerini gezmek’ diyor. Bunun sebebi en ucuz otoparkın Manarola‘da olması. Arabanız yoksa daha da güzel, yürüyüş yolunda manzaranın ve bağların tadını çıkarabilirsiniz.  Günlük Cinque Terre Kartı almak daha mantıklı olabilir çünkü yürüyüş parkurları da ücretli. Bu kart ile gün boyu hem parkurların tadını çıkarabilir, hem de trene binebilirsiniz. Bana kalırsa en güzeli Riomaggiore‘den Manarola‘ya Via Dell’Amore’u yani “Aşk Yolunu” yürüyerek gitmek, trenle yaklaşık 3 dk süren yol yürüyerek 20-25 dk. Bu arada Mavi Yol, Cinque Terre’de en ünlü ve en popüler dört bölüme ayrılmış patika ve beş köyü birbirine bağlıyor. Toplam uzunluğu 12 km olan yürüyüş yolunun en kolay kısmı Via Dell’Amore.

Dramatik uçurumları ile ünlü Manarola bana göre Riomaggiore‘den daha güzel, daha sevimli. Yine rengarenk evlerin arasından, minik kayıkların park ettiği daracık sokaklardan denize doğru yürüyoruz. Manarola‘nın plajı yok, kayalıklardan insanlar denize giriyor. Turkuaz deniz bizi çağırıyor.

Öğle yemeğinden sonra güneş çok güzel ortaya çıkınca biz de kendimizi atık denize, mis gibi. Bu arada ‘kayıklar bu kayalıklardan denize nasıl iniyor ki acaba?’ derken farkediyorum ki asansör yapmışlar, metrelerce yukardan halatlar yardımıyla iniyor kayıklar, tekneler. Her ne kadar köyler küçük olsa da önerim sokakları, gizli köşeleri sakin sakin keşfetmeniz. Burada San Lorenzo kilisesini ziyaret ederek ve Manarola’nın ve Akdeniz’in nefes kesen manzaralarına sahip Punta Bonfiglio‘ya tırmanın.

Cinque Terre, teraslı yamaçlarda yetiştirilen üzümlerden yapılan beyaz şaraplarıyla tanınıyor. İki ana yerel şarap var: Cinque Terre DOC (yerel Bosco üzümü ile birlikte Albarola ve Vermentino’dan yapılan bir beyaz şarap) ve Sciacchetrà DOC (tatlı bir şarap), ikisini de tatmanızı tavsiye ederim. Manarola’da köyün ve denizin muhteşem manzarasına sahip cafesi Nessun Dorma’da, hafif bir akşam yemeği ve beyaz şarap tadımı ile biterken gün artık devam zamanı. Sadece birkaç dk içinde Corniglia’dayız.

Önemli Not: Nessun Dorma sadece Manarola’nın değil büyük ihtimalle Cinque Terre’nin en güzel manzaralı mekanı. Sadece soğuk atıştırmalıklar var ve herşey çok lezzetli, gün içinde bir Aperol Spritz için de tatlı mekan ama ne yazık ki çok populer, kapısında sıra bekleyerek zaman kaybetmek istemiyorsanız hemen Nessun Dorma uygulamasını indirin telefonunuza 🙂 Uygulama ile siz kasabayı keşfederken, deniz kenarında keyif yaparken online olarak masanız için sıraya girebilirsiniz.

Corniglia‘ya trenle ulaşım o kadar kolay ki, binmenizle inmenizle bir oluyor. Dik bir tepeye kurulmuş, tren istasyonunda inince onlarca basamakla yukarı çıkıyorsunuz. Hiç zorlanmadık hatta manzara öyle güzeldi ki çok da keyifliydi. Arkamızda Manarola, üzüm bağları, güneşin batışı ile rengarenk olan gökyüzü, yansıması deniz, ben bu basamakları çıkmak istemiyorum derseniz istasyondan merkeze shuttle var.

Corniglia‘da çok tatlı bir oda kiraladık. Inanılmaz denk geldi, hiç aramadık. Başka bir adresi ararken, marketin önünde oturan bir amca grubuna sordu Emrah, içlerinden biri de odasını kiraya verdiğini söyledi. Tertemiz, şirin mi şirin ve sadece 60 euro. Yalnız düzenli olarak vermiyorlarmış, anladığım kadarıyla biraz rastgele.

Önemli not : Bahsettiğimiz kasabalar gerçekten küçük ve konaklama imkanları kısıtlı. Siz siz olun buralara gelme planı yaptıysanız ilk işiniz konaklamayı ayarlamak olsun.

2. Gün

Corniglia

Sabahında yine ayaklarımızın bizi mis gibi hamur kokusuna doğru götürmesine izin veriyoruz. Bu arada İtalyan lezzetleri konusunda inanılmaz zengin bir bölgedesiniz. Çeşit çeşit foccacia, trofie al pesto ve adaçayı tereyağlı gnocchi gibi lezzetlerle dolu mutfak deneyimi sizi Kuzeybatı İtalya’nın zengin kültür ve mutfak dokusuna daha da yakınlaştırıyor.

Rengarenk evler, daracık sokaklarda yaklaşan basilico festivali nedeniyle heryerde fesleğen vardı. Dükkanların önü, cafeler fesleğenler ile bezenmiş, dükkanlarda mis kokulu limon sabunları, çeşit çeşit makarnalar ve makarna sosları satılıyor. İstasyona dönerken bir çiçekçi arabasında fesleğen satılıyordu, onlardan aldık, altı minicik fide ve ben sonraki sekiz gün boyunca heryere elimde özenle taşıdım, şimdi mutfak penceremizin önünde kocaman oldular 🙂

Corniglia bu beş kasaba arasında deniz kenarında olmayan tek kasaba, botla ulaşımı yok, belki bu nedenle belki de istasyondan sonraki basamaklar nedeniyle en az ziyaret edileni. Kendinizi çok daha lokal hissediyorsunuz.

Uzun uzun yürüyüp, Caffe Matteo’da bir lazanya paylaşıp yola devam etmeye karar veriyoruz. Lazanya şahaneydi, burayı da haritaya işaretledim. Açıkçası inip-çıkmanız gereken merdivenlere bakınca beni hiç çekmedi ama denize girmek isterseniz ‘Al Mare’ yada ‘Via all Marina’ tabelalarını takip edin.

Vernazza

Sonraki durak Vernazza, burada istasyondan çıkınca merdiven çıkmanıza gerek olmaması güzel. Hemen merkezinde istasyon. Yeri gelmişken söylemekte fayda var, buraları arabayla gezmek istediğinizde merkeze kadar arabayla gelemiyorsunuz. Otoparklar bayağı dışarıda dolayısıyla arabanızı park edip yürümeniz gerekiyor. Dahası turistler için otopark ayrı yerel halk için ayrı, onların ki tabi ki merkeze daha yakın.

Vernazza, bölgedeki en güzel manzaralı kasabalardan biri ve kendine özgü bir özelliğe sahip: Renkli ahşap teknelerle dolu küçük limanına bakan şirin bir çan kulesi. Kıyıda sıra sıra restaurantlar var, oturun birşeyler yiyin, ferah ferah beyaz şarabınızı için, etrafı izleyerek ne kadar şanslı olduğunuzu düşünün.

Vernazza‘daki Doria Kalesi’ne çıkabilir, manzara ile büyülenebiliriniz. Son durak Monte Rosso Al Mare.

Monte Rosso Al Mare

Buranın havası diğerlerinden biraz daha farklı. Parlak renkli evler, dolambaçlı sokaklar ve dik taş merdivenler burada da var ama bir de muhteşem bir plaja sahip. İlk bakışta “Aa Palamutbükü‘ne ne kadar benziyor” dedik. Deniz pırıl pırıl, muhteşem, kumsal kalabalık. Gelin görün ki denizde tek tük yüzen var. Evet hayallerimizin son noktası denizin bıcır bıcır deniz anası kaynıyor olması oldu. Diğer dört Cinque Terre köyünün aksine, Monterosso‘nun çok belirgin bir ‘eski’ ve ‘yeni’ bölümü var. Eski bölümü, eski kale duvarları, Aurora Kulesi ve Fieschi Kalesi’nin kalıntıları içeriyor, Aziz John Baptist Kilisesi ve Kapuçin Manastırı da bu tarafta. Yeni taraf ise Fegina olarak da bilinen modern bölüm, San Cristoforo burnundan Punta Mesco’ya kadar olan kıyı şeridini kapsıyor, plaj da haliyle bu tarafta kalıyor.

Deniz hayallerimiz deniz anaları ile sona erince, plajda biraz keyif yapıp, yukarıda bahsettiğim yerleri dolaşıp, sokaklarda gezip kahve içtik.

Arabamızı almak için Manarola’ya dönüyor ve Portofino’ya devam ediyoruz.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir